Gündem Plaka Tahdidi

Geçen ay İstanbul Ticaret Odası’nda 22 Nolu Şehiriçi Yolcu Taşımacılığı Meslek komitesi Servis taşımacılığında Plaka Tahdidi konulu bir zümre toplantısı düzenledi.
Bu toplantıda konu enine boyuna tartışıldı.
İstanbul’da servis taşımacılığına plaka tahdidi getirilmesini çoğunluk istiyor.
İstanbul Ticaret Odası başkanı Sayın İbrahim Çağlar’da tahdid getirilmesini desteklediğini yaptığı konuşmada açıkladı.
İstemeyen kim İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ulaştırma Bakanlığı temsilcileri, Onlarda açıkça istemiyoruz demediler ancak bu konu enine boyuna iyice incelenmeli, bu işin çözümü plaka tahdidi değil Kent içi toplu taşıma yasası ve mevzuat düzenlenmesidir. Dediler.
Prof Dr Mustafa ILICALI ve Doç Dr Kemal KARAYORMUK hocalarımız ise konuya bilimsel açıdan ve farklı açılardan değerlendirerek görüşlerini katılımcılarla paylaştılar.
Toplantıyı başından sonuna izledim. Plaka tahdidi isteyenlerin yaptıkları konuşmalardan edindiğim izlenimden bende gerekçelerinin yeterli olmadığı kanaati oluştu. İsteyenler açıkça ifade ediyorlar.  Burada plaka tahdidi getirilirse mutlaka bir rant oluşacak!
Bu rant’tan kim istifade edecek? Soru bu.
 Bu soruya en güzel cevabı Sayın Abdülrahim ALBAYRAK verdi. Bu işten öncelikli olarak büyük işletmeler kazançlı çıkacak!
Bireysel taşımacı ise elindeki bir adet plakanın değerlenerek artı kazancı kendisine ailesine bir sosyal güvence olarak görüyor. Haklıdırlar saygı duyarım.

Ancak benim kafamda, birçok soru cevapsız kaldı.
Bir taraftan servislerin kaldırılacağı hatta belli güzergâhlarda izin verilmeyeceği planlanıyor ve söyleniyorken, uzun vadede ne olacak?   
Sektöre yeni girmek isteyenler ne yapacak? Devir hakkı olacak mı? Belediyelerin bu işi giriş ve çıkışı kendi kontrolüne alarak bir gelir kapısı yapmayacağı ne malum!
Bunlar hiç konuşulmadı! Kervan yolda düzülür misali hele bir karar çıksın ondan sonra kararlaştırırız mantığıyla bu iş olmaz.

Benim asıl anlatmak istediğim konu bu değil.
İstanbul’da plaka tahdidi getirilmesi tartışmaları uzun yıllardan beri yapılıyor hatta eylemler bile yapıldı. Biz Şehirlerarası yolcu taşımacıları ve Turizm taşımacıları olarak bu iş hiç dikkatimizi çekmedi ve merakımıza mucip olmadı.

Fakat son günlerde sektör basınında sık, sık gündeme getirildiğini konuşulduğunu hatta talep edileceğini ve bir grubun da karşı olduğunu okuyorum.  Konu Karayolu Yolcu taşımacılığına da tahdid getirilsin deniyorsa talebin altı doldurulmalı ve gerekçeleri açıklanmadı.
Okuduğum kadarıyla konu sektörün önüne sağlam bir gerekçesi olmadan, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir talep olarak sunuluyor. Plaka tahdidini isteyenler gerekçelerini net bir şekilde sektöre açıklamalıdırlar.

Fikrimi ve düşüncelerimi ifade etmeden önce, hak ve hukuk çerçevesinde her türde tahdid ve kısıtlamalara karşı olduğumu ifade ediyorum.  Servis ve Okul Plaka tahdidi de buna dâhildir.
 

Bu konuda aklıma gelen sorulara cevap arıyorum.
Yetki belgelerine mi tahdid getirilecek araç sayısına mı?
Yetki belgelerinde kayıtlı taşıtlara mı?
Yetki belgelerine tahdid getirilecekse hangi türde yetki belgelerine getirilecek?

Tahdid getirilmesi talebimizin haklı gerekçesi, Şirket fazlalığı, atıl kapasite ve verimlilik sağlanamamasıysa her yıl yolcu kaybetmemize rağmen, bu kadar yatırım neden yapılıyor?
Yetki belgelerine kayıtlı araç sayısı neden düşmüyor?
Ekonomik ömrünü tamamlamayan, binlerce otobüs sektörden çıkarılarak D2 Üzerine neden gönderiliyor?
D2 Türü yetki belgeleri havuzu otobüsçünün mezarlığı mıdır?
Her yıl taşıdığı yolcu sayısı düşen ve düşmeye devam edeceği açıkça görülen geçtiğimiz yıl 20 milyon yolcusunu YHT kaptıran Şehirlerarası tarifeli ve düzenli yolcu taşımacılığı sektörü tahdid ile mi işlerini ve yolcu potansiyelini arttıracak?
Şahsi düşüncem plaka tahdidiyle bu sorunların çözümü mümkün değildir.
Ayrıca Karayolu Taşıma Kanunu ve İlgili mevzuatımızda tahditli plakalar yetki belgesine kayıt edilemez hükmü vardır.

Bizim plaka tahdidi istemekten önce Bakanlığımızdan isteyeceğimiz önceliklerimiz şunlar olmalıdır.
Yetki belgeleri arz ve talep dengesi gözetilerek faaliyette olduğu ilin yolcu taşıma potansiyeli dikkate alınarak verilsin.
Yeni hat ve güzergâh taleplerini arz ve talep dengesi gözeterek,  Bakanlıkça lüzum görülen hatlarda süreli veya süresiz olarak dondursun.
Örneğin öncelikli olarak İstanbul, Ankara, İstanbul- İstanbul İzmir, İstanbul- Ankara, İzmir, Ankara
Ankara, Konya, Ankara – Ankara, Eskişehir, Ankara- İstanbul Konya İstanbul bu örneği ve güzergahları çoğaltabiliriz.
Bu hatları delmek için yapılabilecek hülle taleplerini de ret etsin.

Aynı hat ve güzergâh üzerinde çalışan işletmelere ortak taşımaya izin versin.
İşletme üzerinde görülen çalışmayan sefer düzenlenmeyen hatları iptal etsin.
Büyükşehir olan illerin dışındaki illerde yeni yetki belgesi talep edilmesi halinde ilin nüfusu, mevcut işletme ve düzenlenen sefer ve güzergâhları dikkate alarak yetki belgesi taleplerini karşılasın.
Görüldüğü gibi plaka tahdidinden önce yapmamız ve Bakanlıktan talep etmemiz gerekenler  var.
Bu talepleri bakanlık hayata geçirsin sonuçlarını görelim.
Ondan sonra Plaka tahdidini gündeme alırız.
Atıl kapasite yaratmamak sektörün kendi elindedir.  Bunu becerememiştir.
Olanın bitenin hala farkında değildir.
Bakanlıktan tahdid ve kısıtlama istemek biz yapamadık siz başımıza Demokles in kılıcını getirin demektir.
Konu turizm taşımacılarını birinci derecede ilgilendiriyor.
 Yaptıkları taşımanın Yurtiçinde %70 şi Büyükşehir belediyesi sınırları içinde yapılıyor.  Dolayısıyla kent içi taşımalarla ilgili alınan her karar tahdit kısıtlama B2,D2 ve D4 Türü yetki belgeli taşımacıların tamamını ilgilendiriyor.
Asıl tartışılması gereken B2 ve D2 Türü yetki belgeli işletme ve araç sayısının sürekli artmasındır.
Bu duruma bir çözüm üretilmelidir. Bakanlık bu duruma acilen müdahil olmalıdır.
 Önerilerimizi haftaya yazacağım.

Saygılarımla
Nusret ERTÜRK

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Close Bitnami banner
Bitnami